15 Mayıs 2024 Çarşamba

Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor yürekten gelenin doğal rengini

Adi bir fotoğrafın tebessümüyle yalpalandım bu gece. Aslında hiç tahmin edemezdim böylesini. Beynimde bir tını dolanıp duruyor, yüreğimi dağlıyor. Melodramatik insan tipinden kopamıyorum. İçselleştirdiğim her duygu yüzüme yüzüme paralanıyor sanki. Bu acı eninde sonunda beni kaçınılmaz sona sürükleyecek, artık bundan eminim. Elimde olmayan sebeplerin birer birer gün yüzüne çıkması ve içinde beni sindirmesi artık kabullendiğim bir mesele. Gururumun o iğreti tarafıyla her gün zaten yüzleşmekteyim. Artık yapayalnız bir kimseyim. Elimde ne varsa kurudu. Şimdi, sadece var olan gerçekliğimle baş başayım. Kendimi, kendimden aforoz edebilmeme ramak kaldı. Artık günahlarımın affedilir tarafıyla ilgilenmiyorum. Yeteri kadar acıya ve kedere haliyle doydum zaten. Tek isteğim sadece uyuyabilmek. Gözlerim bulanık, zihnim bir o kadar karışık. Memnunum aslında bu halimden. Boğazıma bir ilmek kendi ellerimle olsun, ne fark eder bu saatten sonra ? İnsanları görüyorum, görmekteyim lanet olsun ki ! Ne olurdu, biraz insan olduğunuzun farkında olsaydınız ha ? Kompleks duygularınızı bu kadar sistematik ve rasyonel temeller üzerinde neden tutmakta hep ısrarcısınız ? Sevmek, üzülmek ya da nefret etmek neden bu kadar zor sizler için. Kendimi yırttım, çoğu zaman paraladım. Ağlamaklı sesimle yalvardım sizlere, sadece gaddar olmayı yeğlediniz. Her şey oldunuz ama insan olamadınız. Kabuğunuzu her fırsatta yüzümüze çaldınız. Oysa sizlerin de etten bir kalbi, dikensiz elleri vardı. Neden hiçbir zaman sarmalamak için çabalamadınız ? Neden hiçbir zaman korkusuzca hasret kaldığınız kokuları solumadınız ? Neden çocuksu bir inançla bir şeyleri müjdelemekten ve mutlu olmaktan kendinizi esirgediniz ? Neden sevmekten utandınız ? Neden insan olamamaktan utanmadınız ? 
Bırakın, yanıtlar artık size kalsın. Kör olmaktan sakınmadınız bunca zaman, şimdi ağzınız açılsa ne fayda ?
Bir çocuğun merhametini, inancını, sevgisini ve kendisini yitirttiniz bu gece. Eserinizle gurur duyabilirsiniz artık bence. Başkalarının gözleriyle bakabilseydiniz keşke kendinize. Oradan ne kadar iğrenç, vasat ve aciz olduğunuzu anlardınız belki. Ama sizin gözleriniz bile kirliydi zaten. Bakabilmenin doğallığını ve güzelliğini başka gözlerle kirletmenizi istemezdim. Düşünmenizi isterdim başka birinin bilinciyle, ancak yine olmazdı. Elinizi nereye atsanız, ya yanar ya sönerdi. Dünyayı değiştirmek üzere çıktığınız yolu, zifte bulayıp terk ettiniz. Kullandınız ve attınız. İşinize yarayan ne varsa sömürdünüz. Geriye bir iz bıraktınız, belki bir yara. Sözleriniz oldu o izler kimi zaman ya da sadece vasat varlığınız. Çamurlu ellerinizi pisliğe buladınız. Sözünüz de durmadınız, insanı şaşırttınız. Şimdi geriye bir enkaz bıraktınız ya da sizin değiminizle bir iz. Bu mukaddes dünya sizlere ait artık. İçinde saf kavganızı, saf davanızı bağır bağır yaşayabilirsiniz. Kendi öfkenizi ve haya getirmekten endişe ettiğiniz bedeninizi gururla yaşayabilirsiniz. Düşünseline baktığınız bir gün anlayacaksınız her şeyi. Kenetlenerek ilmek ilmek ördüğünüz nefreti, doyasıya yaşayacaksınız içinizde. Ben bugün ağlamaklı gözlerimle terk ediyorum bu pisliğe bulandırdığınız dünyayı, alın hepsi sizin olsun. Doyun, mutlu olun ya da en iyisi hep yaptığınız gibi sadece sanmakla yetinin her şeyi. 
Ahlakınızın saydamlığı kadar olsun ömrünüz.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Havada Bir Hinlik Var

Durmak bilmez taşkınlarıma zamansız bir şekilde set çekebilmeyi bazen seviyorum. Gündelik yaşamın beraberinde getirdiği monotonluğu, en azın...