Uzun soluklu rüyaların ve yanı başımda beliren karabasanların öfkesinden kaçıyorum, kaçıyorum da soluklanamıyorum. Öfkelenmenin maiyeti yok artık bir çok şey için. Öylesine sap sarı ve buz gibi durmanın tam sırası şu sıralar. Sakince yudumlarken çayımı, şöyle geriye doğru itiyorum kendimi. Aman düşmesem ne harika olur değil mi ? Odam lanetli gibi, bozuldukça toplanan, temizlendikçe kirlenen ve o soluksuz, ne olduğu bitmeyen düşsüz kabusların ortak kesişim kümesi gibi. Olsun manzaram güzel en azından. Bir avuç gece meczubunu sessizlikle seyretmek, işkolik emekçilerin ve suratsız öğrencilerin çaresiz bakışlarını görmek bir bakıma eğlenceli. Farkında değiller onları izlediğimin. İşin sapıkça ve en güzel tarafı da bu sanırım. İlahi bir kontrolcü bakış sanırım utanç verici olmalı. Benim için değil en azından. Hem orada dolanmalarını ben söylemedim onlara. Belki ömrünce görünmemiş sayısız insan, her gün benim gözlerimin arasından birer, ikişer geçiyor ve diğer herkes gibi kayboluyorlar kaldırımlar arasından. Karanlığın ürpertici yanı uzak kalıyor onlar adına. Tütünün acımtırak tadı midemi bulandırıyor. Dilim zımpara kağıdı gibi sanki. Son günlerde kansızlıkla suçlanıyorum. Yersen. Karşıdaki büfenin sahibi Refik abi son derece emin bir ifadeyle kendini vatansever olmakla ön plana atıyor. Bunu yaparken aynı zamanda kendisi gibi olmayan insanları kansızlıkla suçlama eğiliminde. Öyle ki bir gün ülkede savaş durumu vuku bulursa, en önde saf tutacağını ifade ediyor. Ama bazı kişeler kendisi hakkında olumlu yargılarda bulunmuyorlar. Vaktiyle kolay para bulmanın amacıyla çıktığı yolda kendisine dürüst olamamakla suçlanmış durmuş. Benim onda izlemlediğim yargı ise bir şeyler için çabalaması. Sabah ezanından önce açtığı dükkanında, hazırlıklara başlaması. Şayet benim için yeterli bir olumlu yargılama bu. Tabii ben bir ilahi gözlemci olduğum için her şeyi tam haliyle göremeyebilirim. Neyse sözüm ona sadece kansızlığım sanırım bununla sınırlı değil. Bugün bizatihi kapıcım tarafından kansızlıkla yargılandım ve sanırım infasızım verildi. Kendisiyle olan hasbihalimizde, bana vaktiyle Suriye'de süren savaş süresince, apartmandaki bazı daireleri uygun fiyat ile göçmenlere verdiğini ifade etti. Ve bundan pekala memnun görünüyordu. Ancak kendisine deprem zamanı evi hasar aldığında neden şuan oturduğumuz binaya taşınmadığını ona sordum, hatta oturduğumuz apartmanın fiyatının daha uygun olmasına rağmen neden buraya gelmediğini ona sordum. Aldığım yanıt yine benim kansız olduğum sonucundaydı. Ama netice itibariyle bir şey söyleyemem açıkçası, en nihayetinde ben ilahi bir gözlemciyim, her şeyi göremem ki ben. Varsın yine kansızlığıma çıksın infazım. Kansız olmak çok basit bir hadise aslına bakarsanız. Basit bir eylem bile gerektirmeden, kolayca ulaşabileceğiniz bir mesele sahiden. Ülkemde son zamanlarda, başı boş köpeklerin katlettiği sayısız insanın haberleri dolanıyor sağda solda. Bazı kesimler itlaf edilmeleri yönünde fikir beyanında bulunuyor. Bazı kesimler ise korumalı siteli evleriyle, lüks, şatafatlı arabalarıyla işlerine giderken hayvan dostlarının öldürülmesine karşı çıkıyor. Haklılar. En nihayetinde yoksulun, ağzında salya akan bir it tarafından yem olması onlar adına pek bir şey ifade etmiyor. Aklıma gelmişken bu vaziyetten kaynaklı da kansız diye yargılandım bugünlerde. Ne zor şeymiş kansız olmamak gerçekten. Vicdan, istikbal, doğru, hırs, niyet, örtü, etek, yaprak, bilim, it, bina, savaş, barış ve her şey ne kadar sizin doğrularınız kadar özgür ve gerçek sahiden. Bugünlerde kansız olmak ise bizim gibiler için ne kadar kolay gerçekten. Şimdi kıymetli balkonuma, kıymetsiz bedenim ile gitmek mecburiyetindeyim. Kansız bir sapık olarak, kanlı, vicdan sahibi ve bir o kadar da haklı insanları ilahi gözlemlerim ile seyir etmek istemekteyim. Görüşmek dileğiyle.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Havada Bir Hinlik Var
Durmak bilmez taşkınlarıma zamansız bir şekilde set çekebilmeyi bazen seviyorum. Gündelik yaşamın beraberinde getirdiği monotonluğu, en azın...
-
Adi bir fotoğrafın tebessümüyle yalpalandım bu gece. Aslında hiç tahmin edemezdim böylesini. Beynimde bir tını dolanıp duruyor, yüreğimi dağ...
-
Bugün tam yirmi yaşındayım. Esasen epey vakittir yirmi yaşındayım. Bana bu denli önemli gelmesinin arkasında öyle aman aman sebepler yatmam...
-
Sabiydim, pekte asabi ve dahi kendine dönük bir yüzden ibarettim. O gün terk ettim ev bellediğim meskeni. Yüzüm ak gibiydi annemin helal süt...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder